İnsanlar aklından ne geçirdiklerini ve ne yaptıklarını en iyi kendileri bilirler. Geçmişle sorunlarını çözemeyenler gelecekle bağ kuramazlar ve kendileri ile dahi çatışma halinde olabilirler. Çoğunlukla ne yaptıklarının farkında olmayanlar daha çok marjinal yaşarlar, kendilerine gerekçe hazırlarlar bu nedenle de yalana sıkça başvururlar. Çünkü o yalanlar kendilerini ferahlatır. Belki de bu ferahlama bir tür öç alma duygusu yerine geçer.
İnsan olmanın değişemeyen bir tarafı vardır ki o da insanın kendini kandıramayacağı dır. Çünkü insan kendine yalan söyleyemez hastalık hali istisna olmakla birlikte, bu kişiler ne kadar dikkatli olursa olsun veya dikkatli olmaya çalışırsa çalışsın bir gün o yalanlarla yüzleşmek zorunda kalırlar işte o an zor bir andır…
Hep söylemeye çalışırım; bir duruşu ve bazı değerleri olmalı insanın önem verdiği ve önem verilmesini istediği veya isteyeceği. Eğer insan kendine ait değerleri hiçe sayıyorsa veya onları yok sayıyorsa ve kendine saygısını yitirmişse benliğini yitirmiştir demektir.. Değerlerinin farkında olmayanlar değerlerini de yitirir.
Menfaatleri için yaşayanlar bir gün onların esiri olur. Bu menfaatler tutkunluk yaratmaya başlarsa insanlar özgürlüğünü kaybeder. O nedenle yaşamın, menfaatlerin esiri olmasına fırsat verilmemelidir.
Hani bir laf vardır ”herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez“ diye daha basit anlamda insanlar hep sahip olmak isterler ama neye sahip olduklarını düşünmezler veya sahip olduklarının farkında olmazlar ve onların değerini bilmezler. İstek ve arzular kontrol edilemezlerse onların esareti altında yaşamak zorunlu hale gelebilir.
İnsan egosu kendini daima haklı bulur, hatta üstün bulur, yaptıklarının en iyi olduğunu düşünerek davranış geliştirebilir. Unutmamalıyız ki bu içsel bir tuzaktır. Aklını kullanmayı başarabilen insan erdemli insandır. İnsan olarak bu erdemin farkında olanlar kendilerini sorgulayarak doğru veya yanlış veya hatalı olup olmadıklarını belirlemeye çalışırlar. İşte bunu başaramayanlar o sele kapılır ve yok olup giderler. Bunun en temel anlamı ise insanın başkalarının nazarında değerini yok etmektir. Hele hele kendisine önem vermiş, değer vermiş, hatta sevmiş insanların nazarında “yok olmak” işte bunu sanırım kimse hayal etmek istemez.
İşte ben diyorum ki kim olursanız olun anne, baba hakkı, devlet millet hakkı, insan hakkı ve hukukuna özen gösterin. Ya bir hukuk yaratmayacaksın yada yarattığın hukukun gerçeklerine saygılı olacaksın aksi halde o hukukun altında ezilen insanın kendisi olursun. Çünkü sahtecilik ve riyakarlık yalanla birleşince onun adı başka bir şey olur. Varın O’nun adını bu makaleyi okuyan olarak siz bulun…
Hayatta iken hatırlanmanın, akıllarda kalabilmenin asgari gerekleri vardır, ama yaşam sonrası hatırlanabilmek ve unutulmamak değildir. Var olmak , yaşıyor olmak ve bunun güzelliklerinden yararlanabilmek aklımızda! diyerek başlayacak her günün parolası bence bu olmalı, ya sizce?
Cihat Yeşertener
Yönetim ve İK Danışmanı